NEVREZ HANIM VE KONAĞI 9

Osman Pala | 2008-10-02 03:20:56
İşte başlamıştı yine karlar erimeye. Arnavut kaldırımı diyorlardı,ortasına doğru tümsek bir yoldu evimizin önü. Yolun her iki yanı dere gibi oluyordu karlar erimeye başladığında. çok severdim derenin önüne taşlar koyup göl yapmayı. Ama bir yandan da kızıyordum \"ben nereden geldim?\'\' diye sorduğumda, \"bu dereden tuttuk seni\" dediklerinde.

Yaz geldiğinde ise leylekler veya maşacıların getirdiğini söylerlerdi. Yağmurun çok şiddetli olduğu zamanlarda pencereden seyrederken akan sel sularında hep bir bebek göreceğimi düşünür ayıramazdım bakışlarımı. "Tam benim geçtiğim anda başka tarafa bakıp ya benigörmeselerdi" diye düşünür, korkardım nedense. Hep rüyalarıma girerdi.

Çizme almıştı babam. Evde giyip gezinirken gıcır gıcır öterdi, bayılırdım o sese. Atom yengeme söz de vermiştim doğru giymesini öğrenecektim. öyle ya okumayı öğrenmiştim, yazmayı da öğreniyordum.Hatta harita bilem çiziyordum. Gelgelelim sağ ayağım ile sol ayağımı hep karıştırıyordum. Kızıyorlar gibi görünürken arada bir de güldüklerinde şımarıyordum tabii. Bende çıkarıp düz giyiyordum ama biraz sonra yine ters giyeceğimi söylüyorlardı.üüüfffff! bir türlü anlayamıyordum nasıl olduğunu.

Yine böyle bir gündü. çizmelerimi giydirdi annem,oynamaya gidecektim ama kirletmeyecektim üstümü, söz verdim çünkü. Kadife kulaklıklı birde şapkam vardı. Fethi ağabeylerin oraya doğru indim, eriyen karların suları
en çok orada birikiyor oradan da aşağıdaki kanala akıyordu. Annem pencereden bakacağını söylemişti. Diğer çocukları seyrederken suya taş attı biri,üstüm başım berbat olmuştu. Nasılsa kirlendi diye bende suyun içine girip şaplatmaya başlamıştım. Az sonra çizmelerin ağırlaşmaya başladığını hissetmeye başladım, su dolmuştu içleri. Bu arada nasıl olduğunu anlamadım benim şapkanın siperliğide sökülmüştü biraz,onu tamamen koparıp dedem gibi oldum...

Annemin babası yusuf dedem imamdı,evdeyken hep takke giyerdi. Yusuf dedem oldum ama, bu arada annem geldi aklıma. Eyvaaaahhhh! Yıkardı şimdi beni,korkuyordum eve gitmeye. Atom Yenge yetişti imdadıma. Aldı eve götürdü fakat oda kızmıştı. Söz verdim, bir daha yapmayacaktım.

Son günlerde bizde olağandışı bir şeyler oluyordu ama anlayamıyordum bir türlü. Hep güleryüzlü görüyordum babamı, fablikatör olacakmış. Biraz daha para biriktirelim diyordu. Bu arada birde market açmıştı. şimdi de makara atölyesi açacakmış babam, paramız bunun için yetmiyormuş.

Bir gün yatak odasındaki konsolun gözlerini karıştırırken bir sürü para bulmuştum. Paranın yerini ohh olsundu biliyordum artık. Birde paramız yok diyorlardı herkese. Benim kumbara hep boş,kardeşiminki ise tım tıkız doluydu . Markete gidip çalışıyordum haftalık ta vermiyorlardı. Olsun öğrenmiştim yerini ya gidip gidip bakıyordum paralara.Saymasını da biliyordum. Tam dokuz yüz elli lira olmuştu. ıllaki binlik yaptıracaklardı o parayı. Bunun için "mor binlik" arıyorlardı.  Bulabilirlerse tabiiki. Dayanamadım bir gün bir tane aldım içinden,iki buçuk liraydı. Markete giderken önünden geçtiğim bir tatlıcı vardı.(Yugoslavya'dan gelmişler) Ağzım sulanırdı revani tepsisini gördükçe. Babamla gitmiştik bir kaç kere. Revaninin üstüne dondurma da koyuyordu,öyle seviyordum ki....

Tek başıma gittim.Amca ''babam gönderdi beni,dondurmalı revani yiyeceğim'' dedim. Param vardı nasılsa.Alışmıştım artık konsola,daha sık ziyaret eder olmuştum kimse anlamamıştı ama korkmaya da başlamıştım bir yandan. Arkadaşlarım soruyorlardı parayı nerden bulduğumu, ben de babamın yanında çalıştığımı söylüyordum, çalışana Allah verir diyorlardı? Onlara da ısmarlamaya başlamıştım,şimdi daha çok seviyorlardı beni?

Kategoriler