NEVREZ HANIM VE KONAĞI 8

Osman Pala | 2008-10-02 03:12:31
Yaşasııınnn diye bağırarak uçuyordum havalara. Atom yengem hem okumayı hem de yazmayı öğretecekti. Akıllı bir çocuk olduğumu söylüyordu annemle babama,üstelik beni haşlamamalarını tembih ediyordu. çok seviyordum onu. Arada sırada sakladığımız uçurtmaya da izin vermelerini söylüyordu. Küt küt atıyordu minicik kalbim babam onlara karşı çıktıkça.

Oysa babam haklıymış anlattıklarına göre. Boyumdan büyük bir uçurtma için iki yüz ila ikiyüzelli metre arası sicim alınması gerekiyormuş. Böyle bir durumda ise onu uçuracak bir rüzgârın gücü sicimi belime bağladıklarında beni de sürükleyebilir, hatta uçurabilirmiş. öyle dedikçe kalağımı şişirip duruyor, zor tutuyordum kendimi ağlamamak için.

Küçük kardeşim de büyüyordu. Emeklemeye başlamıştı artık. Oturağına oturtup evin kapısının önüne koyuyordu annem.Tombul,çok güzel bir çocuk olduğunu söylüyorlardı. Halbuki o zamana kadar benim için öyle diyorlardı ama! Ne de çok yalan söylüyorlar bu büyüklerde aaaaa! Ben de çok seviyordum kardeşimi. Konuşurlarken duymuştum Palavuz Hatçe görmesin diyorlardı. Nazarı değermiş,kem bakarmış gözleri.... Hem zaten bütün çakır gözlü olanların nazarı değermiş güzel olanlara.

Atom Yengem çağırmıştı gittim. Bir de ne göreyim;bana bir çizgili,bir kareli,bir de düz tam üç tane defter ile altı adet kalem almıştı. çizgisiz deftere Atatürk'ü çizecektim. Onu biliyordum ama ya diğerleri? çünkü ilkokula başlamama daha 2.5 yıl olduğunu söylüyorlardı. Haaa bir de alfabe getirmişti. O da Zafer ağabeyden kalmış saklıyorlarmış. çok güzel bir kapağı vardı. Kapağın üstünde ise Atatürk ve onun manevî kızı ülkü'nün fotoğrafı. Anlatıyordu Atom yenge;kareli deftere harita çizmesini öğreneceksin,çizgili defterde ise yazmasını diyordu.üç dört satıra sopa gibi çizgiler çizdi satırları sen tamamlayacaksın dedi. Ama bir türlü onun gibi yapamıyordum. Solaktım hem bir de çok bastırıyor,kâğıdı yırtıyordum. Zor geliyordu yazmak,okumak daha çok hoşuma gidiyordu. Kısa sürede ''Ali bana top al'' a gelmiştim bile. çabuk sökecek bu diye söyleniyordu.

Çok kar yağmıştı yine. Mahallenin ağabeyleri tünel açtılar küreklerle. Merdiven kızaklarda çıkmıştı ortaya. Küçük kardeşim hastalanmıştı bu arada.Palavuz Hatçe pazardan dönerken uğramış bize sevmiş kardeşimi biraz. Onun nazarı değmiş,ondan hastalanmış . çok kötü öksürüyordu. şurup vermişler ama geçmemiş hastalığı. Doktora götürmüşler kuşpalazı demiş doktor ama onlar hep nazar değdi demişlerdi. Bir sabah epey telâşlı bir şeyler oluyordu anlayamıyordum ne olduğunu. Babam çok heyecanlıydı. Müezzine koşmuş erkenden selâsı verilmiş,kendiside bir selâ vermiş. Çifte selâ ile gidecek diyorlardı. Bu arada akrabalar ve komşular eve doluştular. Benim aklım ermeye başlamış olduğu için evden uzaklaştırılmamı söylüyordu birisi. Fethi ağabeyde gelmişti. Onunla beraber gidecektim. Uçurtma geldi aklıma hemen. Fethi ağabey yapmıştı onu bana. Çok rüzgârlı bir hava olmasına rağmen izin çıkmıştı.  Ama halâ neler olup bittiğini söylemiyorlardı. Kötü bir şeyler seziyordum fakat neydi anlayamıyordum? Kaçmıştı neşem. Fethi ağabeye sıkı sıkı tembihlemişler söylememesi için. Yinede sorularımdan bunalmış olacak ki Muharrem'in öldüğünü ve onun bir melek olduğunu söylemişti. Oysa bilemezdim ki melekler bir daha geri dönmezler. Küçük kardeşim de öyle yaptı bir daha hiç dönmedi geriye. O olaydan sonra ne zaman uçurtma uçurdu isem kardeşim hiç gitmedi gözlerimin önünden. 

Şubat ayıydı öldüğünde.Güdük ay diyorlardı şubat'a. çok kızıyordum bende kardeşimi aldı elimizden diye. Mart ise ne yapacağı belli olmayan bir aymış. ışte yine başlamıştı kar yağmaya.  Yine beyaz kar yağıyordu. Sütçü Mehmet amca kırmızı kar yağınca demişti söz vermişti,eşeğe bindirecekti.Amma inatçıydı bu karda hep beyaz yağıyordu. Büyükler de ''Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.'' diyorlardı. Oysa bizde öyle kazma, kürek gibi şeyler de yoktu pek.  Herhalde ben küçükken yakmışlar diye düşünürdüm. Sonra bu Mart eski Mart'mış birde....

Kategoriler