NEVREZ HANIM VE KONAĞI 6

Osman Pala | 2008-10-02 03:10:05
Kamuran ağabeylerin arka bahçelerinde piknik yapmamıza izin verirdi anneleri.üfff onların bahçede meyva ağaçlarıyla doluydu. Hele karadut... şapkamın siperliğini sökerdim,kâse yapardım. Karadut lekesi bulaştığında kolay çıkmazdı,benim şapka rengârenk olurdu tabii. Eve gidince yerdik tokadı her zamanki gibi. Tokat neyse de kulağımı çektiklerinde çok acırdı ama. Ne harika günlerdi onlar.. Hiç unutamıyorum o bahçelerin ve meyvelerin kokularını hala.

Sabaha karşı bir telâş bizim evde. Kardeşim geliyormuş. Ebe annem geldi beni sabriye babaanneme indirdiler aşağıya. Kardeşim benden üç yaş küçüktü pek bir şey anlamıyordu daha oysa ben büyüktüm 'komacan' adam olmuştum . Bilmiyordum ki sevinecek miydim? üzülüp ağlayacak mıydım?Uyumuşum babaannemin koyunda. Yaşlı olduğu için sen rahatsız olma demişlerdi kendisine.

Bebek sesleri gelmeye başladı bir süre sonra,günde ışımıştı zaten.Teyzemin merdivenlerden bağırarak indiğini duydum,kalktık bizde.''Müjde enişte! Nur topu gibi bir oğlun oldu!!!'' diyordu teyzem. Al işte kandırdılar beni yine hani kız olacaktı? Muharrem koydular adını. çok sevimli tombiş bir bebekti. Kucağıma almak istiyordum, vermiyorlardı, düşürürsün diyorlardı. öyle kızıyordum ki...

Oysa şekerde,pirinçte alıyordum artık bakkaldan. Hem de dökmeden getirebiliyordum eve minnacık bir bebeği taşıyamazmışım gibi bak hele dediklerine. Remziye ablamda gelmişti.Annemin teyzesinin kızı olurdu kendisi. Ben doğduğumdan beri herkese müjdeyi o vermiş, benden sonraki kardeşimin doğumunda da o. Tek başına gidermiş müjde vermeye, ballandıra ballandıra anlatırdı bana. Canıma değsin şimdi beraber gidecektik işte. Nevrez hanım teyzeye götürmeyecektim onu.

İlk önce annesine koştuk. Fakirdiler onlar. Ama hindileri,tavukları vardı bahçelerinde.Koca koca hindi yumurtası koydu bir sepete Düriye teyze.

Eve döndüğümüzde epey hediye toplamıştık.Naciye yenge ise sarı lira vermişti;bir tane benim için,bir ortanca kardeşim,bir de yeni bebek için."Konuşmaz, gidip gelmezlerdi Naciye yengeye oysa babamın amcasının hanımıydı. Daha sonra öğrenmiştim onun parmaklarının neden kesik olduğunu,nasıl kahraman bir kadın olduğunu. Balkan harbinde çeteciler bunları bir camiye doldurup kılıçtan geçirirken ellerini başının üzerine koymuş,kılıcı vurunca parmakları kesilmiş, başında da derin bir yara izi olduğunu göstermişti bir kez bana. ''Bayılmışım kızanım'' derdi kan tutmuş gavuru da öldü diye bırakmış kendisi gibi bir kaç kişiyi daha.

Teneke ile altını var derdiler.Varmış ama vermezmiş çocuklarına Gelinleri de o nedenle konuşmazlarmış onunla. Annemde gelinlerle birlik olurmuş. çocuklarıda bir küser bir barışırdı kendisiyle.Anlıyordum artık neden küstüklerini paraları bitmişti çünkü. İşleri güçleri Naciye yengenin altınları tırtıklamak bunlarında ama. Oysa çakır Ağa bir duysa!! çok çekinirlerdi babalarından. Naciye yenge de hiç söylemezmiş olanı biteni. Konuşurlarken duyuyordum bunları ve çok kızıyordum kendilerine. Aslında öyle iyi bir kadındı ki Naciye yenge.

Bir gün oturmaya gitmiştik büyük gelinine. Çocuklar sofada oynuyordu ama ben hep dinliyordum gizli gizli. Hah dedim çakır dedeye anlatacağım bunları! dedim ama annemin yüzüne baktığımda akîbetimi anlamıştım.Hem yıkar hem döverdi beni. Korktuğum başıma geldi aynı Nimet hanımlardaki olaydan sonra olduğu gibi. Sıkıyordum kendimi ağlamamak için. 

Öyle ya ''erkekler ağlamaz'' diye öğretiyorlardı. Gel gelelim o dayağı ye sen, gel de ağlama.....

Kategoriler