NEVREZ HANIM VE KONAĞI 4

Osman Pala | 2008-10-02 03:04:50
İşte coşmuştu yine mahallemizin tek müzisyeni Kamuran ağabey. \"Mahallemizde Kâmil bey amcanın kızı Kamuran abla, bir de yan komşumuzun oğlu Kamuran ağabey vardı. Birine abla derken diğerine Kamuran ağabey demek çok komik gelirdi bizlere.Tam da oturup etrafı seyrettiğimiz kafesli pencerenin aşağısına düşerdi evleri. Akordiyonu vardı. Duydukmu koşardık hemen pencereye kardeşimle beraber .

En sevdiğimiz şarkıları ise :

Ham meyveyi kopardılar dalından,
Beni ayırdılar nazlı yarimden

Gürültü kesilirdi sanki,veya bize öyle gelirdi. Onların evle bizim ev arasındaki incir ağaçlarında cıvıl cıvıl öten kuşlar bile Kamuran ağabeyi dinliyorlar zannederdik. Kumruların ''üsküdar'a gidelim'' şarkısını Kamuran ağabeyden öğrendiğini düşünürdük. Ardından hemen bir başka yanık türküye geçerdi :

Karabahtım kem talihim,taşa bassam iz olur,
Yetmişinde bir yar sevsem onbeşinde kız olur,
Ağustosta yola çıksam,balta kesmez buz olur.
Anam, anam garibem.

Dönüp baktığımda ağladığını görürdüm bazen anacığımın.''çok dertli bu çocuk'' derdi, kara sevdalı,ince hastalığa karıp gidecek bu gencecik yaşında...

Büyüdüğümde hüzünlendiğimde bende söylerdim o iki şarkıyı gurbet ellerde. Bir keresinde neydi unuttum ama iddiaya girmiştik bir arkadaşla,ben kazanmıştım. Almanya'nın Ren nehri kıyısındaki güzel bir kasabasında,hatırı sayılı bir restauranta gittik. Ehh! ziyafet bu.... Kafalar çakır keyif çıktıktan sonra İsviçre'ye geçtik. Herkes kendi yoluna,bende ikâmetim olan güzergâha eski model arabamla gidiyordum. Hem efkâr, hem hüzün pekte süratli değilim. Hem söylüyorum hemde sırım gibi yaş akıyor gözlerimden. Baktım benim vos vos da(Wolkswagen) bana eşlik ediyor adeta. Buz dansı yapıyor otoban girişinde. Fırıl,fırıl döndü araba. Sanki vuracak başka yer yokmuş gibi mabadını büyük bir gürültü ile yol kenarındaki çelik korkuluklara vurdu. Motor iflah olmaz biçimde hasar aldı. Ahhh be Kamuran Ağabey!! nereden bilecektin kara bahtım, kem talihim bir vos vosa mal olacaktı bize. Halâ da söylerim."

En yakın arkadaşı kayıkçının oğlu Fethi ağabeydi .Hiç öğrenemedim babasının adını.Kayıkçı amca derdik. Denize o kadar uzak bir yer olmasına rağmen evinin bahçesinde kayık yapardı Fethi ağabeyi okutmak için. İşler kesat olduğunda ise kesekâğıdı imal ederlerdi eski gazete ve boş çimento torbalarından...

Bende yardıma giderdim sözde. Hamur sürmeyi öğrenmiştim. Un,su,birazda alçı karıştırıp yapıştırıcı yaparlardı kesekâğıdı için. Birde çıtalı uçurtma yaparken kullanırdık. Zaten onun için giderdim yardıma. Fethi ağabeyim uçurtma yapma sözü vermişti bana taaaaaa benim boyum kadar. 

Yaptı da.Hemde "kuleli" bir uçurtma. Boyumdan da büyük sicim almak için babamdan para isteyeceğim ama
korkuyordum. Teneke kumbara vardı evde hem benim, hemde kardeşimin. Onunki hep dolu benimki hep boş olurdu. Usulünü öğrenmiştim, onun kumbaradan benim kumbaraya takviye yapardım. Ama kâğıt paralar çıkmazdı bir türlü.

Remzi Dayım gelsede elini öpsem diye beklerken dualarım kabul oldu.Hallettik uçurtmayı. Kuyruğun kâğıtlarını esmeyi de öğrendim bu arada. Birde jilet bağladı kuyruğuna Fethi ağabeyim. Ama bu kez de rüzgâr yok. Eve geldik. Annem hamileydi kardeş kız gelecekti bu sefer!. Uçurtmam olmuştu olmasına da başına bir kaza gelmemesi gerekiyordu. Remzi dayım şimdilik ikna etti annemi. Sakladık uçurtmayı babam ne diyecekti bakalım?..

Kategoriler