NEVREZ HANIM VE KONAĞI 3

Osman Pala | 2008-10-02 02:53:24
Ortalık sakinlemişti biraz. Dörtyol ağzındaydı evlerimiz. Sol karşımızda Merkez Hanım teyzenin evi,sağ karşımızda ise ebe annemin oturduğu ev vardı. Nevrez Hanımın konağı çapraz köşedeydi bize göre. Ebe annemin ablası Beyice abla iğneci idi aynı zamanda. Küçük kardeşleri Fatma abla ise kara sevdalıymış. çok severdi beni.Ebe annemden bile çok. Esmer tenliydi,çok güzel bir yüzü vardı,pamuk gibi yumuşacıktı.Onun elleri bir başka okşardı başımı. 

İçeri çekmiş kara zeytin gibi gözleri ile beni severken gözlerime bakışını halâ unutamam.çok uzakları görür gibi hissederdim onun gözlerinin içinde.Gülerdi arada. Ama yüzüne oturmuş şeyin adının hüzün olduğunu, yıllar sonra anlayabildim ancak.Gülerken bile sessizce ağladığını hissederdik onun.Göremediğimiz zaman yalvarırdık anneme ebe anneme gidelim diye.

Hastahaneye gittiğini söylediklerinde ise bükülürdü boynumuz. Sulu gözlünün tekiydim, sümüklerim aka aka ağlardım hemen.

Onlar da çıkmışlardı neler oluyor diye. Sonradan ikili üçlü gruplar halinde Nevrez Hanımın konağını göstererek hararetli hararetli konuşmaya başladılar aralarında. Rençber Saim amcada gelmişti.Tüm mahalle çok severdi onu. Celep de derlerdi, cambaz da.Hayvan alıp satardı aynı zamanda.

Annem eve geldiğinde sordum ama söylemedi birşey. Nimet hanımlara gittik öğleden sonra.  Aralarında konuşurlarken duydum,Nevrez hanımı kötülüyorlardı. O nur yüzlü insan gitmiş yerine tanımadığımız biri gelmişti sanki. Kapkara kesilmişti yüzü,oğluna iftira attıklarını anlatıyordu yuvalarından fırlamış gözleri ile. Öyle kötü şeyler söylüyordu ki bir daha hiç gitmek istemedim evlerine,öldürmekten falan bahsediyordu. O anda gidelim diye tutturdum anneme. çok kızardı öyle şeylere annem ,söz dinlemezmişim ben. Aslında '' benim paşa çocuğum'' derdi hep.

O günkü huysuzluğum yüzünden eve gelince yediğim dayağı unutamam halâ. Daha kapıdan girer girmez taşlıkta su dökünülen bir bölüm vardı. önce bir güzel soydu beni. Bende yıkayacak sandım. Hoş yıkıyordu ama,bir su döküyor bir patlatıyordu şaplağı ''sen nasıl anne sözü dinlemezsin!!!'' diye soruyordu, ''bir daha yapacak mısın?'' Yapmam diyordum ama kıçıma kıçıma yiyiyordum yine. Rengim değişmişti,kıpkırmızı çıktım taşlıktan. Küpe olmuştu kulağıma. Bu arada kahve fincanından telve sıyırdığımı da söylemişler müzevir ablalar. Onun için de söz verdim, başkasının fincanını parmaklamadım bir daha.Cezveler ne güne duruyordu,onlar bizimdi ama. 

Birkaç gün sonra annem Nevrez hanıma gitmemi söyledi. O çağırmış beni. çok heyecanlanmıştım, koşa koşa gittim. Sesi kalın ve gürdü. Bayram ziyaretine gittiğimizde farketmemiştim pek. Bundan sonra ekmeğini bizim alacağımızı söylemişti Bakkal Hakkı amcadan.Mahallenin en uslu çocuğu olduğumu da söylemişti. Çok sevindiğimi hatırlıyorum. 

Bakkal Hakkı arkadaşıydı babamın. Yirmi beş kuruş verirlerdi,''Hakkı dolmayı kaptı'' de şuna derlerdi,derdim bende. Ammaaaa ekmek almaya gittiğimizde çekerdi kulağımı. Ağladığım zamanda yeni hayat verirdi. Bir tür sakızımsı şeker, kâğıda sarılı idi. Limonlusu v.s olurdu,en iyiside sütlü olanıydı. Eline bir kutu alan mahallede başlardı bağırmaya YENİ HAYAAATTT YÜZPAARAYAAAA, İKİ TANE BEEEEŞŞŞŞ. Ben de satmıştım. Ticarete öyle atıldım.

Ekmeğini alıp getirdim çikolata verdi, almadım, ısrar etti. Yine almadım kızdı bana. çünkü bu sefer ona yardım etmeye gitmiştim. Yardım karşılıklı olmazdı öyle öğretilmişti bize. Yalnız ekmek alırdık. öyle şekerdir pirinçtir aldırmazlardı. Yolda düşer, kesekâğıdı patlardı. Dolduralım derken tozu toprağıda koyardık içine. "Bir kez pirinç almıştım annem anlata anlata bitiremedi mahalleye". Neymiş, Bakkal Hakkı Efendi taş koyuyormuş pirincin içine ağır çeksin diye. Oysa düşürmüştüm kesekâğıdı patlamıştı. Bende Hakkı amcadan boş bir kesekâğıdı alıp dökülenleri yerden içine doldurmuştum..

Kategoriler